|
||
![]() |
RİYÂKÂRIN ÂKIBETİ | |
Süleyman Göksu | ||
suleymangoksu@gmail.com | ||
Riya, namaz, oruç, sadaka ve yol, cami yaptırmak gibi hayırlı amelleri, insanlar görsün de beğensinler diye yapmaktır. İşte böyle bir maksatla yapılan işlerin hepsi riyaya dahildir. Riya, küçük şirktir. Tevbe etmedikçe katiyen affolunmaz. İlmi ile amel etmemek, amelinde salah ve ihlas olmamak din âlimlerine, ibadet edenlere, ezana, mübarek günlere kıymet vermemek de şakavet alametidir. Kıyâmet gününde bazı insanlara cennete girmeleri emredilir. Bunlar cennete yaklaşır, cennetin kokusunu alırlar. Cennet saraylarına ve Allâh’ın cennet ehli için hazırlamış olduğu nimetlere bakarlar. “Onları oradan uzaklaştırın! Onların orada nasibi yoktur!” diye nidâ olunur. Bunun üzerine büyük bir üzüntü ve pişmanlıkla geri dönerler. Daha evvel hiç böyle pişmanlık ile dönen olmamıştır. Derler ki: “Yâ Rabbi! Keşke, dostların için hazırladığın nimetleri göstermeden bizi cehenneme atsaydın.” Allâhü Teâlâ şöyle buyurur: “Ben bunu size göstermek istedim. Siz, kimsenin görmediği yerlerde bana karşı büyük günahlar işlediniz. İnsanlarla karşılaştığınızda kalbinizdekinin aksine, amellerinizde riyakârlık yaparak kendinizi Allah’tan korkan, itâatkâr ve mütevâzı kimseler gibi gösterdiniz, insanlardan korktunuz da benden korkmadınız. İnsanları yücelttiniz de bana ta’zîm etmediniz. İnsanlar görmesin diye günahları terk ettiniz, ama benim rızam için terk etmediniz. Bugün mükâfâttan mahrum edilmenizle birlikte elem veren şiddetli azâbı size tattırıyorum.” Allah cümlemizi riyadan uzak, samimi kullarından eylesin. |
||
Etiketler: RİYÂKÂRIN, ÂKIBETİ |
|