Marka Hakkı İhlali
2025'in dijital pazarında bu, sadece bir kâr kaybı değil, aynı zamanda markanın tüketici nezdindeki algısına yönelik bir suikast girişimidir.

Marka hakkının ihlali, bir firmanın ticari değeri olan tanınırlığına ve itibarına yaptığı yatırımı, üçüncü kişilerin haksız eylemleriyle baltalamasıdır.
2025'in dijital pazarında bu, sadece bir kâr kaybı değil, aynı zamanda markanın tüketici nezdindeki algısına yönelik bir suikast girişimidir.
Hukuki olarak "marka hakkına tecavüz" denen bu durum, tescilli bir markanın sahibinin izni olmaksızın, markanın aynısının veya ortalama tüketicide kafa karışıklığı yaratacak derecede benzerinin, tescil kapsamındaki mal/hizmetler için ticari alanda kullanılmasıdır.
Ana kriter, tüketicinin bu iki işaret arasında bir bağ kurma (karıştırma) ihtimalidir.
Bu ihlal, sadece pazarda satılan taklit çantalarla sınırlı değildir.
Rakibinizin, markanızın ismini Google reklamlarında anahtar kelime olarak kullanması, adınızı taşıyan bir Instagram hesabı açması veya markanıza "parazit" olacak şekilde benzer bir isimle piyasaya girmesi de ihlaldir.
Çoğu işletme, bu nüansları ve haklarını tam bilmemektedir.
Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) temelinde hazırlanan bu rehberde, marka hakkı ihlalinin yasal tanımını, hangi eylemlerin tecavüz sayıldığını, hak sahibinin başvurabileceği hukuk ve ceza yollarını, ihtiyati tedbir gibi acil koruma kalkanlarını ve dava sürecinde yetkili mahkeme gibi teknik detayları açıklıyoruz.
Amacımız, markanız saldırı altındayken size tam bir hukuki koruma planı sunmaktır.
Marka Hakkına Tecavüz Sayılan Eylemler Nelerdir?
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu'nun (SMK) 29. maddesi, hangi eylemlerin marka hakkına tecavüz sayılacağını örnekleme yoluyla listeler. Kanun, bu eylemlerin ticari alanda ve izinsiz yapılmasını şart koşar.
Tüketici nezdinde "karıştırılma ihtimali" (kaynak hakkında yanılgı) yaratmak, bu fiillerin çoğunun temelini oluşturur.
En klasik ihlal türü, markanın aynısını veya benzerini doğrudan kullanmaktır. Bu, tescilli markanın aynısını veya çok benzerini, tescilli olduğu mal/hizmetlerle aynı veya benzer mal/hizmetler için kullanmak anlamına gelir (Örn: Tescilli "XYZ" markalı ayakkabıya karşılık, izinsiz "XYZ" veya "XYZ Pro" markalı ayakkabı üretmek).
Bir diğer fiil, taklit ürünleri piyasaya sürme ve aracı olmadır; bu, sadece üretmek değil, bu taklit (marka hakkını ihlal eden) ürünleri satmak, dağıtmak, ithal/ihraç etmek, ticari amaçla elde bulundurmak veya sevk etmektir.
Ticaret unvanı veya işletme adı olarak kullanma da tecavüzdür; bir başkasının tanınmış markasını kendi firmanızın resmi ticaret unvanı veya tabela adı olarak kullanmak, tüketicide o markanın bir şubesi/parçasıymış gibi bir yanılgı yarattığı için ihlal sayılır.
Günümüzdeki en yaygın ihlal alanı ise dijital ortamda haksız kullanımdır (Cybersquatting ve Keyword Reklamcılık).
Bu, alan adı (domain) olarak markanın adını içeren bir alan adını alıp bu adresten haksız kazanç sağlamayı; arama motoru reklamları yoluyla rakip markanın adını Google Ads gibi platformlarda anahtar kelime olarak hedefleyerek rakibin müşterilerini kendi sitesine çekmeyi ve sosyal medya platformlarında markanın adıyla hesap açıp tüketicileri yanıltmayı kapsar.
Son olarak, taklitçiliğe hazırlık eylemleri de tecavüz fiilidir; kanun, suça hazırlığı da cezalandırarak, taklit ürünlerde kullanılmak üzere marka taşıyan etiketler, şişeler, ambalajlar veya hologramlar üretmeyi, satmayı veya depolamayı da bu kapsama alır.
Marka Hakkı İhlaline Karşı Hukuki Başvuru Yolları
Tescilli markası saldırıya uğrayan hak sahibi, Sınai Mülkiyet Kanunu'nun kendisine verdiği geniş yetkileri kullanarak bu ihlale "dur" diyebilir.
Haklar, hem hukuk mahkemelerinde (tazminat ve durdurma) hem de ceza mahkemelerinde (hapis ve para cezası) aranabilir.
En sık başvurulan yol hukuk davalarıdır (Tazminat ve Men). Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi'nde açılan bu davalarda, tecavüzün tespiti ve durdurulması (men edilmesi) ve gelecekteki ihlallerin önlenmesi talep edilebilir.
Ayrıca, ihlal nedeniyle uğranılan maddi ve manevi tazminatın ödenmesi istenebilir. SMK, zararın hesaplanmasında hak sahibine üç seçenek sunar:
(1) Hak sahibi, ihlal olmasaydı ne kadar kazanacaktı?
(2) İhlal eden, bu haksız kullanımdan ne kadar kazandı?
(3) İhlal eden, yasal bir lisans alsaydı ne kadar ödeyecekti? Markanın itibarı zedelendiyse manevi tazminat da talep edilebilir.
Bunların yanı sıra, el koyma ve imha (veya mülkiyet), yani taklit ürünlere ve üretim araçlarına (kalıp, makine vb.) el konulması ve imha edilmesi istenebilir; hatta hak sahibi, imha yerine bu ürünlerin mülkiyetinin kendisine verilmesini de talep edebilir.
Son olarak, kararın ilanı, yani mahkeme kararının masrafları davalıya ait olmak üzere bir gazetede ilan edilerek zedelenen itibarın onarılması da istenebilecekler arasındadır.
Diğer bir yol ceza davası yoludur. Marka hakkı ihlali aynı zamanda bir suç olduğundan, hak sahibi savcılığa suç duyurusunda bulunarak faillerin hapis ve adli para cezası almasını sağlayabilir.
Son olarak, ihtiyati tedbir (acil koruma) mekanizması bulunur. Hukuk davaları zaman aldığından, bu sürede zararın büyümemesi için dava başında veya öncesinde talep edilen "acil durdurma" kararıdır.

Marka Hakkına Tecavüz Davası Süreci
Bu dava, marka sahibinin ihlale karşı açtığı ana hukuk davasıdır. Amacı, ihlali durdurmak, zararı gidermek ve tekrarını engellemektir.
Davacı tescilli marka sahibi, davalı ise ihlali gerçekleştiren (üreten, satan, ithal eden vb.) kişidir. Marka sahibi, bu dava yoluyla bir önceki bölümde saydığımız tüm talepleri (durdurma, tazminat, el koyma, ilamın ilanı vb.) mahkemeden isteyebilir.
Süreç nasıl işler?
İlk olarak delil toplama aşamasında avukat, tescil belgesini, taklit ürünü, faturaları, web sitesi görüntülerini, sosyal medya kanıtlarını ve tanık beyanlarını toplar.
Ardından dilekçe ve başvuru ile dava dilekçesi, talepler ve delillerle birlikte görevli ve yetkili mahkemeye sunulur; genellikle bu aşamada "ihtiyati tedbir" de talep edilir.
Yargılama aşamasında mahkeme tarafların delillerini toplar, savunmalarını alır ve konu teknik bilgi gerektirdiğinden dosyayı mutlaka bir bilirkişiye gönderir.
Gelen bilirkişi raporu, markaların benzerliğini, karıştırılma ihtimalini ve ihlalin varlığını değerlendirir ve bu rapor davanın kaderini büyük ölçüde belirler.
Son olarak karar aşamasında mahkeme, raporu ve tüm delilleri değerlendirerek hükmünü verir.
Bu dava, teknik detayları olan (özellikle bilirkişi raporuna itiraz gibi) karmaşık bir süreçtir. Hak kaybı yaşamamak için mutlaka bir marka avukatıyla çalışılmalıdır.
Marka Hakkı İhlalinde Cezai Sorumluluk
Marka hakkının ihlali, Türk hukukunda sadece bir borç-alacak meselesi (tazminat) değildir. 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) Madde 30, bu fiilin belirli türlerini açıkça "suç" olarak tanımlamıştır.
Bu, failin kamu adına cezalandırılacağı, yani hapis ve adli para cezası yaptırımlarıyla karşılaşacağı anlamına gelir.
Hangi eylemlerin suç olduğu kanunda belirtilmiştir.
Bunlar arasında en ağır eylem olan "taklitçilik", yani başkasının tescilli markasının aynısını veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini taşıyan taklit ürünleri üretmek veya hizmetleri sunmak; bu taklit ürünleri, taklit olduğunu "bilerek veya bilmesi gerekerek" satmak, ithal/ihraç etmek, ticari amaçla depolamak veya nakletmek; ve marka korumasını hileli bir şekilde delmek (Örn: Ürün veya ambalaj üzerindeki tescilli markayı izinsiz olarak sökmek) yer alır.
Bu suçlar için şikayet şartı vardır; yani savcılığın kendi kendine harekete geçtiği suçlardan değildir (şikayete bağlı suçtur).
Mutlaka marka hakkı sahibinin veya avukatının, savcılığa veya kolluk (polis/jandarma) birimlerine resmi bir şikayette bulunması gerekir.
Cezası ise, (2025 itibarıyla) SMK 30. maddeye göre bu suçu işleyenler için bir yıldan üç yıla kadar hapis ve yirmi bin güne kadar adli para cezasıdır.
Ceza davası, özellikle piyasadaki taklitçilere karşı çok güçlü bir caydırıcılık sağlar ve ihlalin hızla durdurulmasında etkilidir.
Marka Hakkı İhlali Davalarında Görevli ve Yetkili Mahkeme
Davanın nerede ve hangi mahkemede açılacağı, davanın usulden kaybedilmemesi için kritik bir adımdır. Bu konuda iki kavrama bakılır: Görev ve Yetki.
Görevli mahkeme (Hangi mahkeme türü?) konusunda, marka davaları özel uzmanlık (ihtisas) gerektiren davalardır. Hukuk davaları için görevli mahkeme Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi, ceza davaları için ise Fikri ve Sınai Haklar Ceza Mahkemesi'dir.
Bu mahkemelerin bulunmadığı şehirlerde ise, HSK'nın belirlediği Asliye Hukuk (veya Asliye Ceza) Mahkemeleri bu davalara "ihtisas mahkemesi" sıfatıyla bakar.
Yetkili mahkeme (Dava nerede açılacak?) konusunda ise kanun, davacı olan marka sahibine büyük bir kolaylık sağlamış ve "seçimlik hak" tanımıştır.
Davacı, davasını üç yerden birinde açabilir: Davacının (marka sahibinin) yerleşim yeri mahkemesinde; ihlalin gerçekleştiği yer mahkemesinde (yani taklit ürünlerin üretildiği, satıldığı veya depolandığı yer); veya ihlalin etkilerinin görüldüğü yer mahkemesinde.
(Özellikle internet ihlallerinde bu kural, davacının kendi şehrinde dava açmasına olanak tanır). Bu seçim hakkı, davacının süreci daha az maliyetle ve daha hızlı takip etmesini sağlar.
Marka Hakkı İhlali Halinde İhtiyati Tedbir (Acil Durdurma Kararı)
Marka hakkının ihlali davaları, bilirkişi incelemeleri ve duruşmalar nedeniyle aylarca, hatta yıllarca sürebilir.
Bu uzun süre boyunca davalının ihlale devam etmesi, marka sahibinin zararını katlanarak artırır. İhtiyati tedbir, bu zararı önlemek için tasarlanmış acil bir koruma kalkanıdır.
Mahkemeden, dava sonuçlanıncaya kadar geçerli olacak "geçici" bir karar alması istenir. Amacı, devam eden kanamayı durdurmaktır.
Tedbirin amacı, dava sonunda alınacak bir zaferin süreç sonunda "anlamsız" kalmasını engellemektir; zira ihlal devam ederse marka değeri yok olabilir.
Mahkemeden neler talep edilebileceği de kanunda belirtilmiştir. İhlal teşkil eden eylemlerin (üretim, satış, reklam) derhal durdurulması; tüm taklit ürünlere nerede olurlarsa olsunlar (gümrük, depo, mağaza) el konulması; bu ürünlerin üretiminde kullanılan kalıp, cihaz gibi araçlara el konulması; delillerin korunması (Örn: Web sitesine erişimin engellenmesi) ve marka sahibinin ilerideki zararını garanti altına almak için davalının bir teminat ödemeye mahkum edilmesi talep edilebilir.
Peki süreç nasıl işler? Tedbir, dava açılmadan önce veya dava dilekçesiyle birlikte istenir. Hakimden hızlı bir karar vermesi beklenir; marka sahibi, ihlalin varlığını "yaklaşık olarak" ispatlamalıdır (Kesin ispat gerekmez, güçlü şüphe yeterlidir).
Mahkeme, tedbir kararı verirken, bu kararın haksız çıkma ihtimaline karşı genellikle davacıdan (tedbiri isteyenden) bir teminat (nakit para veya banka teminat mektubu) yatırmasını ister.
Mahkeme, aciliyet durumunda karşı tarafı (davalıyı) dinlemeden bile bu kararı verebilir. İhtiyati tedbir, ihlalci üzerinde şok etkisi yaratan ve onu uzlaşmaya zorlayabilen çok güçlü bir hukuki silahtır.

Sonuç
Marka, bir işletmenin ticari kimliği ve en değerli soyut varlığıdır. Bu değere yönelik saldırılar olan marka hakkı ihlalleri, Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) tarafından ciddi yaptırımlara bağlanmıştır.
Bu rehberde, bir ihlalin hangi eylemlerle oluştuğunu, taklitçilik ve haksız kullanıma karşı hangi hukuki ve cezai yollara başvurulabileceğini inceledik. Marka hakkına tecavüz davası açarak ihlalin durdurulması, maddi ve manevi tazminat alınması ve hatta faillerin hapis cezası ile cezalandırılmasının mümkün olduğunu gördük.
Ayrıca, dava sürecinin uzunluğunu beklememek için "ihtiyati tedbir" gibi acil koruma yöntemlerinin ve davanın nerede açılacağına dair "görevli ve yetkili mahkeme" kurallarının önemini vurguladık.
Unutulmamalıdır ki, marka koruması tescil belgesini almakla bitmez; asıl süreç, markayı piyasada aktif olarak izlemek ve savunmakla başlar.
Sonuç olarak, Marka Hakkının İhlali gibi karmaşık ve teknik bir hukuki süreçle karşı karşıya kalındığında, hak kaybı yaşamamak, delilleri doğru toplamak ve en hızlı sonucu almak için atılacak en stratejik adım, bu alanda uzmanlaşmış bir marka avukatından profesyonel destek almaktır.









