|
||
![]() |
SARIKAMIŞ'TAN MEKTUP ! | |
Dr. İmbat Muğlu | ||
imbat.muglu@facebook.com | ||
SARIKAMIŞ’TAN MEKTUP Beyaz karlar içinde donmuş bir bedenden yükselen sessiz bir çığlık olarak yazıyorum bu mektubu. Doksan bin askerin çığlığı bu. Yıllar önce duyulmayan, donan, ölüme terk edilen bir çığlık. Amacım sizleri üzmek, kederlendirmek, birkaç dakikalığına da olsa vicdan azabı çekmenizi sağlamak değil. Lütfen yanlış anlamayın beni. Sadece orada yaşananları, gördüklerimi anlatmak istedim. Bilmenizi istedim. Bilmeniz gerektiğini düşündüm. Bir emir aldık, Sarıkamış’ı düşman işgalinden kurtaracağız Allah’ın izniyle. Gerçi çoğumuzun ayakları çıplak. Ayaklarında giyecek bir şey olanlarımızda var ama onlar da yırtık pırtık, eski, çürümüş çarıklar. Olsun. Üzerimiz de çok ince. Hava soğuk, çok soğuk. Bizi bu soğuktan koruyacak kadar kalın bir şey yok üzerimizde. Üşüyoruz. Olsun. Silahımız, cephanemiz de çok az. Bir tüfeği birkaç kişi paylaşıyoruz. Olsun. İman var kalplerimizde. Vatan aşkı var. Allah var bir de. Elhamdülillah. Söküp atacağız küffarı vatan topraklarından. İnanıyoruz. İman ediyoruz. Zafer inananların, biliyoruz. Hava soğuk fakat, çok soğuk. Üşüyoruz. İçimiz kor gibi sıcak ama dışımız üşüyor. Düşmana karşı mücadeleydi amacımız ama şimdi soğuğa karşı mücadele veriyoruz. Soğukla savaşıyoruz. Her yer kar, her yer bembeyaz. Kefen gibi. Korkuyoruz. Sakın yanlış anlamayın ha, korkumuz ölümden değil. Haşa. Kefenlerimizin beyaz olmasından korkuyoruz. Biz kanlı üniformalarımızla defnedilmek istiyoruz. Karnımız da çok aç. Yiyecek bir şeyler bulabilsek ısınırdık belki. Artardı soğuğa karşı direncimiz. Ama yok ki. Hiçbir şey yok. Atların arpalarını paylaşarak yedik en son. O da bitti. Yardım gelecek diyorlar. İnşallah çok geç olmaz geldiğinde o yardım. Kayseri’li Hüseyin var yanımda. Kerkük’lü Ahmet bir de. Hüseyin ayaklarını hissetmiyor. Donmuş. Ahmet de çok üşüyor. Ben de üşüyorum. Burada donarak öleceğiz diyor Hüseyin. Şehitler ölmez diyor Ahmet. Ama düşmana tek bir kurşun sıkalım bari be diyor. Savaşarak şehit düşelim bari be diyor. Dayan Ahmet’im, dayan Hüseyin’im. Yardım gelecek diyorlar, ha bugün ha yarın burada olur diyorlar. Düşmanı vatan topraklarından çıkarmadan ölmek yok. Dayan Mehmet’im. Uyku bastırıyor. Uyumamamız lazım. Uyursak öleceğiz, biliyoruz. Uyumayacağız. Ahmet bir türkü mırıldanmaya başlıyor. Bir Kerkük türküsü. Evlerinin önü yonca, yonca kalkmış diz boyunca diyor türküde. Çocukluğum geliyor aklıma. Büyüdüğüm köy geliyor, evimiz geliyor aklıma. Gülümsüyorum. Yüzüm acıyor ama gülümserken. Donuyor galiba. Sonra anam geliyor aklıma. Sütüm sana haram olsun baş eğersen düşmana demişti beni uğurlarken. Ağlamamıştı. Dik durmuştu. Ben seni bugünler için büyüttüm demişti. Vatan için ölmeye, şehit olmaya gönderiyorum seni demişti. Ağlamamıştı. Ben ağlıyorum ama şimdi anacığım. Gözlerimden yanaklarıma sıcak yaşlar akıyor. Isıtıyor yanağımı. Ama durdu, bitti birden o sıcaklık. Göz yaşlarım yüzümde dondu herhalde. Elimi yüzüme götürüyorum. Hissetmiyorum fakat. Ellerimi hissetmiyorum. Yüzümü hissetmiyorum. Donuyorum. Donuyoruz. Hüseyin’e sesleniyorum kendimi zorlayarak. Cevap vermiyor Hüseyin. Uyudun mu yoksa Hüseyin? Uyudun mu yiğidim? Uyumaman lazım, uyumamamız lazım Hüseyin. Şimdi olmaz Hüseyin, şimdi olmaz. Küffar vatanımızda kol gezerken olmaz. Onları bu topraklardan kazıyıp atmadan olmaz yiğidim. Hüseyin’e doğru hamle yapmaya çalışıyorum. Kımıldayamıyorum fakat. Hareket edemiyorum. Ahmet diyorum. Cevap yok. Ahmet diye sesleniyorum tekrar. Derinlerden bir inleme duyuyorum. Hakkını helal et gardaş diyor inleyerek. Hayır Ahmet, şimdi olmaz. Böyle olmaz gardaşım. Daha çok türkü söyleyeceğiz seninle. Zafer türküleri söyleyeceğiz Ahmet. Bırakıp gitmek yok Ahmet. Tükeniyor takatım, hissediyorum. Kafamı hareket ettirmeye çalışıyorum. Başarıyorum zor da olsa. Tekrar kımıldanmaya çalışıyorum. Ama yok, olmuyor. Yapamıyorum. Sona geldik galiba. Çok fena bastırıyor uyku. Donuyorum. Son gücümü topluyorum. Kelime-i şehadet getiriyorum son nefesimle. Uykuya karşı dayanamıyorum artık. Kapatıyorum gözlerimi. Kapatıyor gözlerini doksan bin Mehmet. Vatan sağ olsun. Şimdi seni seyrediyorum görünmez uzaklıklardan ey Türk genci. Al bayrağımız dalgalanıyor vatanımızın her yerinde. Elhamdülillah. Ezanlar okunuyor Sarıkamış’ta. Ezanlar okunuyor kutsal vatanımızın dört bir köşesinde. Elhamdülillah. Beni, bizi okuyorsunuz kitaplardan. Gözleriniz doluyor. Görüyorum. Ruhunuz üşüyor. Hissediyorum. Ama bazen kızıyorum bazılarınıza. Bazen unutuyorsunuz bizi. Unutuyorsunuz bu vatanın bağımsızlığının nasıl kazanıldığını. Bu bağımsızlık uğruna ne bedeller ödendiğini unutuyorsunuz bazen. Unutmayın çocuklar. Unutmayın bizi. Sahip çıkın bu vatana. Sahip çıkın bu vatanın değerlerine. Mezarlarımızda rahat uyumamızı istiyorsanız eğer, sahip çıkın. Tek isteğimiz bu sizden. Bir de, bir de Fatihalar gönderin fırsat buldukça ruhlarımıza. Fatihalar gönderin bu vatan için can vermiş, bu vatana can vermiş şehitlerimizin ruhlarına. Öpüyorum gözlerinizden. İmza: Doksan bin Mehmet’ten biri. |
||
Etiketler: SARIKAMIŞTAN, MEKTUP, |
|