3 Mayıs: Türk’ün Ruhunu Hatırladığı Gün

Her milletin tarihinde, kaderin kırıldığı, ruhun kabardığı, inancın çelikleştiği anlar vardır. Biz Türkler için 3 Mayıs, böyle bir gündür. Yalnızca bir anma günü değil, aynı zamanda bir dirilişin, bir silkinişin, bir haykırışın adıdır 3 Mayıs Türkçülük Günü.

Bu tarih, 1944’te, Türk milletine sevdalı bir avuç yüreğin, türlü işkencelere, zindanlara rağmen “Ben Türk’üm” demekten vazgeçmediği bir döneme işaret eder. Hüseyin Nihal Atsız’ın kaleminde hayat bulan fikirler, Türkçülüğün meşalesini tutuşturmuş; zorluklar karşısındaki yılmaz duruşuyla, Türk gençliğine cesaret aşılamıştır. Atsız ve dava arkadaşlarının uğruna bedel ödediği ülkü, milletin vicdanında sönmeyen bir ateşe dönüşmüştür.

3 Mayıs, yalnızca geçmişin hatırası değildir; bugün de Türk milletinin varoluş davasını haykırdığı gündür. Mazlum Türklüğün haykırışıdır bu gün. Doğu Türkistan’da, Kerkük’te, Kırım’da, Tebriz’de, soydaşlarımızın çığlığına kulak veren yüreklerin attığı gündür.

Bugün, unutturulmak istenen bir millet şuurunun yeniden canlandığı gündür. Türkçülük bir üstünlük değil, bir mensubiyet bilincidir. Irkçılık değil, kardeşliktir. Küçümsemek değil, yüceltmektir. Kendini tanıyan, tarihine sırt çevirmeyen, diline, kültürüne, değerlerine sahip çıkan bir gençliğin idealidir Türkçülük.

Ey Türk genci! 3 Mayıs sana bir çağrıdır. Bu çağrı, geçmişini öğren, kimliğini unutma, geleceğine sahip çık diyen bir sestir. Çünkü kimliğini unutan bir millet, tarih sahnesinden silinmeye mahkûmdur. Ve Türk milleti hiçbir zaman boyunduruk altında yaşamamıştır, yaşamayacaktır.

Bugün, gökkubbede yankılanan bir dua gibi, kalbimizden tek bir söz yükseliyor: Ne mutlu Türk’üm diyene!