TERÖRSÜZ BİR TÜRKİYE MÜMKÜN ve MECBURİDİR

Türkiye, son kırk yılda terörle mücadelede çok ağır bedeller ödemiş bir ülkedir. Bu süreçte yalnızca ekonomik olarak değil, en başta insan kaynağı bakımından büyük bir yıkıma uğramıştır. Resmî verilere göre doğrudan ve dolaylı yollarla ülkemizin terörle mücadelesinin maliyeti yaklaşık 2 trilyon dolar olarak hesaplanmaktadır. Bu korkunç rakam, yalnızca bütçelere yansıyan kalemlerle sınırlı değildir; gecikmiş kalkınma hamlelerinden, ötelenen yatırımlardan, kaybedilen iş gücünden ve elbette ki yitirilen canlardan oluşmaktadır.

Ancak mesele sadece ekonomi değildir. Terör, milletin ortak hafızasını, birliğini, dirliğini hedef almıştır. Hedef, sadece bir köyü, bir karakolu, bir şehri değil; Türk milletinin bütününü yıldırmak, inancını kırmak, geleceğini karartmak olmuştur. Şehitlerimiz işte bu büyük gayeye karşı, milletin vakarını ayakta tutmak uğruna canlarını vermiştir. Henüz yirmili yaşlarının başında toprağa düşen bu kahramanlar, bizlerin rahat uyuyabilmesi, evlatlarımızın özgürce yaşayabilmesi için gözlerini bile kırpmadan canlarını ortaya koymuştur.

Askerlik yaptığımız dönemlerde bizler de aynı duygularla görev yaptık. Çünkü bu topraklarda vatan savunması, sadece bir emir değil, aynı zamanda bir şereftir. Türkiye Cumhuriyeti’nin ilelebet payidar olması için gerektiğinde canımızı vermeye hazır olduğumuzu bilerek yürüdük nöbetlere. O bilinçle omuzladık silahı, o hissiyatla baktık ay yıldızlı bayrağa.

Bugün artık terör örgütlerinin beli kırılmış, sınırlarımız içerisinde etkinlikleri büyük ölçüde bertaraf edilmiştir. Sınır ötesinde ise Pençe-Kilit, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı gibi harekâtlarla terörist unsurların köküne kadar inilmiştir. Bu başarılar tesadüf değil, yıllardır sürdürülen kararlı bir mücadelenin ürünüdür.

Bu noktada Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin ortaya koyduğu milli duruşa özellikle dikkat çekmek gerekir. Sayın Bahçeli, yıllardır terörle mücadelede siyasi kaygılardan arınmış, devlet aklıyla hareket eden bir lider profili çizmiş ve milletimizin birlik ve bekası konusunda en ufak bir tavize dahi rıza göstermemiştir. Hem güvenlik politikalarında hem de şehit yakınlarına dönük yaklaşımlarda gösterdiği hassasiyet, birçok kesim tarafından da takdir edilmektedir.

“Terörsüz Türkiye” ideali, sadece bir güvenlik politikası değildir; bu aynı zamanda bir kalkınma, bir toplumsal huzur, bir medeniyet inşası politikasıdır. Terör belasından arınmış bir Türkiye; eğitimde, sanayide, teknolojide, dış politikada çok daha güçlü, çok daha itibarlı bir ülke olacaktır. Sınırlarımızın içinde huzur olmadan sınırlarımızın dışında etkili olmamız beklenemez. Nitekim bugün bölgemizde yaşanan her gelişmede Türkiye’nin daha fazla söz sahibi olmasının en temel sebebi, içeride sağlanan güvenlik ve istikrar ortamıdır.

Elbette terörün yarattığı travmalar hemen silinemez. Şehit ailelerinin acısı asla dinmez. Ancak bir milletin hafızası, acıların etrafında büyür. Bizim görevimiz; bu acıları unutmadan, yeni acılara fırsat vermeyecek bir gelecek kurmaktır.

Bugün yeniden yüksek sesle haykırmalıyız:

Terörsüz bir Türkiye mümkündür ve bu milletin en temel hakkıdır.

Bu inançla şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyor; milletimizin birliği, dirliği ve huzuru için çalışan herkese şükranlarımı sunuyorum.